Yapay Zeka İşinizi Elinizden Alamaz!

Yapay zeka çoğu zaman insan zekasını aşan, bağımsız düşünebilen bir “üst akıl” gibi sunuluyor. Oysa gerçekte yaptığı şey çok daha basit: Daha önce insanlar tarafından söylenmiş olanları derleyip, mevcut toplumsal eğilimleri tekrar etmek. Yani yapay zeka, yeni fikirler üretmekten çok, zaten var olan düşünce kalıplarını yeniden düzenliyor.

Matteo Pasquinelli’nin Patronun Gözü adlı kitabında da vurguladığı gibi, YZ sistemlerinin temel mantığı, insan beyninin işleyişini modellemekten ziyade, toplumsal emek süreçlerinden türeyen sembolik örüntüleri taklit ettiğini savunmaktadır.  Yani algoritmalar, bireysel düşünme kapasitemizi değil; kitlelerin ne söylediğini, hangi kelimeleri nasıl kullandığını, hangi davranışları tekrar ettiğini öğreniyor.

Bu durumda yapay zekanın “bizden üstün” olduğu iddiası havada kalıyor. Tam tersine, bizim bilgi birikimimizi işleyen bir dijital sekreter gibi çalışıyor. Ona yüklenen her veri insanlara ait; söyledikleri de bizden duyduklarının daha hızlı ve derli toplu bir kopyası. Kısacası yapay zeka, insanın yaratıcılığının yerini alan bir şey değil; onu hızlandıran, kimi zaman da mevcut fikirleri otomatikleştirerek yüzeyselleştiren bir sistem.

Yapay Zeka Bizim Zekamıza Uzak

Ünlü dilbilimci ve filozof Noam Chomsky’ye göre bu sistemlerin “düşünme biçimi”, insan aklının işleyişine hiç de sanıldığı kadar yakın değil. Chomsky, The New York Times’ta yayımlanan bir yazısında, yapay zeka ile insan düşüncesi arasındaki temel farkın “nedensellik, yaratıcılık ve eleştirel düşünce” ekseninde kurulduğunu savunuyor. Chomsky’ye göre, yapay zekanın yaptığı şey yalnızca devasa veri kümeleri içinden örüntüler bulmak ve bunlara dayanarak üretim yapmak. Ancak bu süreçte “neden-sonuç ilişkisi kurma”-yani nedensellik yok. İnsan düşüncesinin temelinde yalnızca tahmin yoktur, olasılıkları sorgulamak, nedenleri araştırmak ve yanlışlanabilir açıklamalar üretmek vardır. Chomsky, bu yeteneklerin “yaratıcı eleştiri” ve “karşıt varsayım” gibi unsurlarla geliştiğini vurguluyor. Oysa yapay zeka, geçmişteki örnekleri tekrar etmekle sınırlı olduğu için gerçek anlamda düşünmüyor, yalnızca “düşünüyormuş gibi” yapıyor.

Yapay Zeka Korkusu Büyütülüyor

Bugün kamuoyunda sıkça dolaşan “Yapay zeka işimizi elimizden alacak” korkusu, teknolojik gelişimin doğal bir sonucu olmaktan çok, bilinçli bir iletişim stratejisinin parçası. Bu tür söylemler, yapay zekâ şirketlerinin kamuoyunda bir tehdit algısı yaratarak kendilerini vazgeçilmez aktörler gibi konumlamasına hizmet ediyor. Ne kadar büyük bir dönüşümden söz edilirse, bu dönüşümün zorunlu olduğu duygusu da o kadar kolay yerleşiyor. Burada asıl amaç, teknolojiye dair rasyonel bir değerlendirme sunmak değil; heyecan, panik ve merak karışımı bir atmosfer içinde yatırımcıları cezbeden bir hikaye kurmak. Kimi zaman umut, kimi zaman korku yaratarak yürütülen bu kampanyalar, yapay zekayı salt bir yazılım değil, finansal bir ürün haline getiriyor. “Yapay zeka geliyor, her şey değişecek” cümlesi bu yüzden teknik bir açıklama değil; iyi kurgulanmış bir tanıtım cümlesidir.

Bu yüzden sakin olun. Yapay Zekanın bizi geçmesi çok ama çok zaman alacaktır. Yapay Zeka daha ömrünün baharında, bizi kaygılandırmak için kırk fırın ekmek yemesi gerekiyor.

Analitik zekaya ve kreatif ruha sahip olan sizsiniz o derleyici bir taklitçi.

100 yıl sonra neler olur?

Bilemeyiz.

Kaynakça:

(Matteo Pasquinelli, Patronun Gözü-Yapay Zekanın Sosyal Tarihi, Metis Yayınları, Sayfa 10, 2025)

(Noam Chomsky: The False Promise of ChatGPT, The New York Times, 8 march 2023)

Mert Korkmaz
Mert Korkmaz

Reklamcılık mezunuyum. Bir dönem reklam ajanslarında metin yazarı olarak çalıştım; markalara hikâyeler yazdım, sonra o hikâyelerin içine sıkışan emeği fark edip akademiye sığındım. Şu anda Üsküdar Üniversitesi’nde Medya ve Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisans yapıyorum. Çalışma alanım; kreatif endüstri işçilerinin güvencesizliği.

Sosyolojiyle aramda inişli çıkışlı bir aşk var. Hatta bu ilişkinin bana verdiği ilhamla kaleme aldığım Egemen Aşk İdeolojisi Üzerine adlı bir deneme kitabı yazdım — ne diyelim, herkesin bir yarası var.

Uzun lafın kısası: “Bu çocuk bir şeylerle uğraşıyor” desinler, yeter.
“Ne iş yapıyorsun?” sorusuna hâlâ net bir cevabım yok; ama “neyle dertleniyorsun?” denirse, oturur konuşuruz.

Yazılar: 4

Cevap Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir