197 şüpheli, 37 tutuklama… Türkiye’yi sarsan sahte diploma soruşturmasında, e-imza kullanılarak üniversite sistemlerine sızıldı. Depremzedelerin kimlik bilgilerinin bile kullanıldığı iddia edildi.
Sahte Diploma Soruşturmasının Detayları
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iki ayrı iddianamede toplam 197 şüpheli yer aldı. Bunlardan 37’si halen tutuklu bulunuyor.
İddialara göre şüpheliler, TÜRKTRUST ve E-İMZATR üzerinden temin edilen elektronik imzaları kullanarak üniversitelerin bilgi sistemlerine sızdı. YÖKSİS üzerinden not değişikliği yapıldı, mezun olmayan kişiler mezun gibi gösterildi, sahte diplomalar resmileştirildi.
E-İmza ile YÖKSİS’e Sızma Yöntemi
Euronews’in 4 ağustos tarihinde aktardığı habere göre, soruşturma dosyasında, elektronik imza sahiplerinin kimlik bilgilerinin çoğunlukla yasa dışı yollarla elde edildiği belirtiliyor. Bu yöntemle oluşturulan sahte diplomalar, 250 bin TL ile 2,5 milyon TL arasında değişen fiyatlarla satıldı.
Depremzedelerin Kimliklerinin Kullanılması İddiası
İddianamede, 6 Şubat 2023 depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşların kimlik bilgilerinin de bu ağ tarafından kullanıldığı bilgisi yer alıyor. Bu durum, dijitalleşme süreçlerinde kişisel verilerin korunmasındaki yetersizlikleri bir kez daha gözler önüne serdi.
Akademisyen İddiasına Resmî Yalanlama
Sosyal medyada “400 akademisyen usulsüz atandı” iddiası dolaşıma girdi. Ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, iddianamede yer alan 220 kişi arasında akademisyen bulunmadığını açıkladı.
Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü
Yaşanan skandal, dijital dönüşümün sadece bir ‘ilerleme aracı’ olarak görülmesinin bir yanılsaması. Bu dönüşüm, etkin denetim mekanizmaları olmadığında; çıkar gruplarının sistemi manipüle edebileceği bir zafiyete dönüşebileceğini gözler önüne serdi.
Diploma, ehliyet ve akademik unvanlar gibi resmi belgeler, bazı durumlarda yasa dışı yollarla elde edilebilen veya ticareti yapılabilen ‘statü araçları’ haline gelebiliyor. Bu durum, dijitalleşme süreçlerindeki denetim boşluklarının toplumsal eşitsizlikleri nasıl derinleştirebileceğini ve kamu güvenini zedeleyebileceğini ortaya koyuyor.
Bu tür krizlerin önlenmesi için teknolojik altyapıların şeffaflık, hesap verilebilirlik ve sosyal adalet ilkeleriyle bütünleşmesi gerekiyor. Sistemler ne kadar gelişmiş olursa olsun, insan faktörünün ve kurumsal denetimin rolünün ihmal edilmemesi önem teşkil ediyor.
Sorunu yalnızca bireysel suçlar olarak okumayalım. Bir bütüne bakılmalı ve tartışılmalıdır.

