FUTBOLDA TRANSFER FURYASI: KEREM AKTÜRKOĞLU FENERBAHÇE YOLUNDA

Futbol dünyası, 3 Ağustos’ta Sercan Hamzaoğlu’nun sosyal medya paylaşımıyla duyurulan transferle sarsıldı. Galatasaray forması altında başarılar yaşayan ve defalarca “Galatasaray kulübünün değerlerine sahip çıkan” Kerem Aktürkoğlu, Samandıra’nın yolunu tutuyor. Bu karar, “Emre Belözoğlu” ve “Fatih Akyel” örneklerinden sonra bir kez daha “oyuncuların ezeli rakiplerine transfer olması” tartışmasını alevlendirdi.

Taraftar nezdinde; sevginin, aidiyetin ve camiaya sahip çıkmanın futbol kültüründeki ağırlığı bir kez daha sorgulanırken, oyuncuların kariyer tercihleriyle taraftar beklentileri arasındaki dengeye dikkat çekiliyor.

Kerem aktürkoğlu gol sevinci
Fotoğraf Kerem Aktürkoğlu’nun resmi X hesabından alınmıştır.

 Taraftarlık Kimliği

Transfer, “oyuncuların camiayla bağı” ile “profesyonellik” arasındaki tartışmayı yeniden ısıttı. Aktürkoğlu’nun geçmiş açıklamaları ile bu karar arasındaki tezat, Galatasaraylı taraftarlar nezdinde derin bir hayal kırıklığı yarattı. Sarı-kırmızılı camia için aidiyetin sadece sözlerle değil, davranışlarla da sınandığı bir dönem başladı.

Sosyologlar, modern toplumda geleneksel aidiyetlerin zayıflamasıyla futbolun “kimlik sığınağı” haline geldiğini vurguluyor. Takım renkleri, bireylere aidiyet duygusu kazandırırken; futbolcular da bu kimliğin sembolü olarak görülüyor. Rakibe transfer ise “kutsal değerlere ihanet” gibi yorumlanıyor.

Profesyonellik Performans ve Paradan mı Oluşur?

Modern futbolun “profesyonellik” adı altında inşa ettiği hegemonik söylem, oyuncunun sahadaki verimliliğini, piyasa değerini ve sözleşmesindeki maddi karşılıkları kutsallaştırırken; geçmişle kurulan manevi bağları, camia ile inşa edilen duygudaşlığı, ve en önemlisi söze sadakati giderek görünmez kılıyor. Hatta bunun gereksiz bir şey olduğu medya yoluyla yeniden üretiliyor. Oysa profesyonellik yalnızca koşmakla, terlemekle ya da bonservis bedeliyle ölçülecek bir bir davranış değildir. Milyonlarca insanın takip ettiği bu evrende kültürel bir sorumluluk, bir duruş da “profesyonellik” söylemine dahil edilmelidir.

Zira profesyonellik, sadece bir meselesi değil; bir işin hakkını verme meselesidir. Ve bu hakkı vermek, çoğu zaman imza attığınız sözleşmelerden çok, mensubu olduğunuz kültüre verdiğiniz sözle ilgilidir.

Mert Korkmaz
Mert Korkmaz

Reklamcılık mezunuyum. Bir dönem reklam ajanslarında metin yazarı olarak çalıştım; markalara hikâyeler yazdım, sonra o hikâyelerin içine sıkışan emeği fark edip akademiye sığındım. Şu anda Üsküdar Üniversitesi’nde Medya ve Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisans yapıyorum. Çalışma alanım; kreatif endüstri işçilerinin güvencesizliği.

Sosyolojiyle aramda inişli çıkışlı bir aşk var. Hatta bu ilişkinin bana verdiği ilhamla kaleme aldığım Egemen Aşk İdeolojisi Üzerine adlı bir deneme kitabı yazdım — ne diyelim, herkesin bir yarası var.

Uzun lafın kısası: “Bu çocuk bir şeylerle uğraşıyor” desinler, yeter.
“Ne iş yapıyorsun?” sorusuna hâlâ net bir cevabım yok; ama “neyle dertleniyorsun?” denirse, oturur konuşuruz.

Yazılar: 8

Cevap Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir